Ege’nin yeşillikleri içinde saklı kalmış, taş evleri ve dar sokaklarıyla büyüleyici bir atmosfere sahip olan Şirince, sadece bir köy değil, zamanda yolculuk hissi veren bir deneyim sunuyor. Şirince’yi ve çevresini keşfetmek, doğa, tarih ve lezzet dolu bir yolculuğa çıkmak demek.
Şirince, 19. yüzyılın sonlarına kadar Rum köyü olarak varlığını sürdürmüş, mübadele sonrası ise Türk nüfusunun yerleştiği bir yer haline gelmiş. Geleneksel Rum ve Osmanlı mimarisinin iç içe geçtiği taş evler, bu köyü adeta açık hava müzesi haline getirmiş. Daracık taş sokaklarında yürürken, zamanın yavaşladığını hissedebilirsiniz. Köyün ilk adı, Kırkınca. Rumlar buraya Kirkince derken, mübadele sonrası Türkler köyün adını Çirkince olarak değiştirmiş. Oysa zamanla, köyün doğası ve huzurlu atmosferi göz önünde bulundurularak, Çirkince’nin tam zıttı bir isim, yani Şirince kullanılmaya başlanmış.
Şirince’nin meşhur şarapları da bölgenin en önemli özelliklerinden biri. Şarap üretiminin çok eskiye dayandığı bu köyde, şarap üreticilerinden birine uğrayarak, Şirince’ye özgü şarapları tadabilirsiniz. Ayrıca, Şirince’deki tarihi kiliseler ve köyün etrafındaki doğa yürüyüş parkurları da gezilecek yerler arasında.



Şirince’ye Ulaşım
Şirince’ye uçakla gidecekseniz, en yakın havalimanı İzmir Adnan Menderes Havalimanı. Biz Bodrum’dan karayoluyla yaklaşık 2.5 saatte ulaştık. Şirince’de vakit geçirirken veya konaklarken arabaya ihtiyacınız olmayacak ama çevresini gezmek için arabanız olmasını öneririm.
Şirince’de Konaklama
Şirince’de konaklamak isteyenler için taş evlerden dönüştürülmüş butik oteller ve pansiyonlar oldukça keyifli. Akşamları, köyün sessizliğinde yıldızları izlemek ve yerel lezzetlerle hazırlanmış bir akşam yemeği yemek unutulmaz bir deneyim. Günübirlik de tercih edilebilir ama vaktiniz varsa en az 1 gece kalmanızı öneririm.
Güllü Konakları: Tarih ve Konforun Birleşimi
Hafta sonu seyahatimizde bu mistik köyde, Şirince’nin merkezi konumundaki Güllü Konakları‘ndaydık. Yüz yıllık restore edilmiş bu konak hem geleneksel mimariyi hem de modern konforu bir arada sunuyor. İçindeki her detay, yerel kültüre saygı göstererek özenle seçilmiş. Girişte sizi karşılayan taş duvarlar ve ahşap detaylar, otantik bir atmosfer yaratırken, odalarda sundukları modern olanaklarla rahat bir konaklama imkanı sağlıyor. Personeli de, bizi son derece sıcak bir şekilde karşıladı ve konaklamamız boyunca her ihtiyacımızla ilgilendi. Misafirperverlikleri, kendimizi evimizde gibi hissettirdi.

Özellikle sabah kahvaltısı, konaklamayı unutulmaz kılacak bir deneyim. Çiftliklerindeki meyve ağaçlarından yapılmış reçellerle, yerel malzemelerle hazırlanan kahvaltı, güne başlamak için mükemmel bir başlangıç. Rezervasyonla kahvaltı ve akşam yemeği için konaklamadan da hizmet alınabiliyor.

Şirince’de Şarap Kültürü
Şirince, özellikle meyve şaraplarıyla ünlü bir köy. Burada geleneksel üzüm şaraplarının yanı sıra vişne, karadut, böğürtlen, nar ve şeftali gibi meyvelerden yapılan aromatik şarapları da bulabilirsiniz. Sadece meyve şarapları değil klasik kırmızı ve beyaz üzümlerden yapılan şaraplar da var.
Şirince’nin Saklı Lezzeti: Mürver Şurubu
Şirince’de sadece şaraplar değil, doğal şuruplar da oldukça popüler. Bunların en özellerinden biri de mürver şurubu! Mürver çiçeğinden yapılan bu şurup, ferahlatıcı tadı ve sağlığa olan faydalarıyla öne çıkıyor. Mürver çiçeği, hem hoş kokulu hem de şifalı bir bitki. Çiçeklerinden yapılan şurup, genellikle suyla seyreltilerek içiliyor veya kokteyllere ekleniyor. Hafif tatlı, floral ve limonumsu bir aromaya sahip.
Şirince’de Gezilecek Yerler
Şirince sokakları ve çarşısı: Şirince’ye adım attığınız anda, tarihi taş yollar ve çiçeklerle süslenmiş eski Rum evleri sizi karşılıyor. Dar sokaklarda yürürken, köyün her köşesinde nostaljik bir dokunuş hissediyorsunuz. Bazı evler zamana meydan okurken, bazıları restore edilerek butik otellere ve kafelere dönüştürülmüş. Yerel el sanatları, ev yapımı şaraplar ve doğal ürünlerin satıldığı küçük dükkanlar keşif için ideal.
St. John Baptist Kilisesi: Şirince’nin tarihi dokusunu keşfederken, taş sokaklar arasında saklanmış St. John Baptist Kilisesi mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. 19. yüzyılda inşa edilen bu kilise, köyün Rum nüfusunun izlerini taşıyan en önemli yapılardan biri. Kilisenin iç kısmında eski fresk kalıntılarını görmek mümkün. Tavandaki kubbesi ve taş duvarları, geçmişin ruhunu hissettiriyor. Kilise, köyün en yüksek noktalarından birinde yer aldığı için buradan Şirince’nin taş evlerini ve yemyeşil tepelerini izlemek harika bir deneyim sunuyor.



St. Dimitrios Kilisesi: Kilise, Şirince’nin merkezinde, çarşının hemen yakınında yer alıyor. Dış cephesi sade olsa da, iç kısmında zaman içinde yıpranmış da olsa fresk kalıntıları ve kemerli mimari detaylarbulunuyor. Kilise, günümüzde ziyarete açık ve içeri girip dolaşmak mümkün. Kilisenin bulunduğu nokta, köyün yüksek kesimlerinden birinde olduğu için, avlusundan Şirince’nin güzel manzarasını izlemek de ayrı bir keyif.
Matematik Köyü: Türkiye’nin en sıra dışı eğitim projelerinden birine ev sahipliği yapıyor Nesin Matematik Köyü. Aziz Nesin’in oğlu Ali Nesin tarafından kurulan bu köy, matematiğe farklı bir bakış açısı kazandırmak için inşa edilmiş bir eğitim ve düşünce merkezi. Nesin Köyü, klasik eğitim sisteminin ötesine geçen bir yer. Buraya gelen öğrenciler, öğretmenler ve gönüllüler, sadece derslere katılmakla kalmıyor; aynı zamanda doğayla iç içe bir ortamda, özgür düşüncenin ve kolektif çalışmanın tadını çıkarıyor. Her ne kadar adı Matematik Köyü olsa da, burada felsefe, sanat, edebiyat, fizik gibi birçok farklı alanda dersler ve atölyeler düzenleniyor. Detaylı bilgi için ziyaret öncesi internet sitelerinden bilgi alabilirsiniz.



Tiyatro Medresesi: Köyün hemen dışında, doğanın içinde gizlenmiş Tiyatro Medresesi, alternatif bir sanat ve eğitim merkezi olarak öne çıkıyor. Hem performans sanatlarına hem de düşünsel üretime ev sahipliği yapan bu mekân, mimarisi ve ruhuyla büyüleyici bir atmosfere sahip. 2012 yılında kurulan Tiyatro Medresesi, aslında bir “medrese” konseptiyle inşa edilmiş bir sanat merkezi. Taş duvarları, avlusu ve kemerli yapılarıyla, burası hem bir eğitim alanı hem de bir sahne. Oyuncular, yazarlar, akademisyenler ve sanatseverler burada buluşarak üretim yapıyor, atölyelere ve gösterilere katılıyor.
Şirince, sadece bir tatil noktası değil; doğayla iç içe, tarihin derinliklerine uzanan, huzur ve keşif dolu bir deneyim sunuyor. Eğer yolunuz Ege’ye düşerse, bu büyüleyici köyü ve çevresini keşfetmeyi unutmayın.
Şirince Çevresinde Görülecek Yerler
Efes Antik Kenti: Şirince’ye kadar gelmişken Efes Antik Kenti’ni görmeden dönmek olmaz! Burası sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en etkileyici antik şehirlerinden biri. Bir zamanlar Roma İmparatorluğu’nun en önemli ticaret ve kültür merkezlerinden biri olan Efes, günümüzde de büyüleyici atmosferiyle ziyaretçilerini geçmişe götürüyor. 2.500 yıllık bir tarihe sahip olan bu kent, Artemis Tapınağıgibi dünyanın yedi harikasından birine ev sahipliği yapmış. Burada yürürken, geçmişin ihtişamını hissetmemek mümkün değil. Güneşin batışına doğru Efes’te dolaşmak, antik taşların üzerindeki ışık oyunlarını izlemek bambaşka bir deneyim.
Meryem Ana Evi: Efes Antik Kenti’ne yaklaşık 7 km uzaklıkta, Bülbül Dağı’nın eteklerinde bulunan Meryem Ana Evi, Hristiyanlık için kutsal kabul edilen yerlerden biri. İnanışa göre, Meryem Ana’nın son yıllarını burada geçirdiği ve burada vefat ettiğisöyleniyor. Katolik dünyasında hac yeri olarak kabul ediliyor ve Papa VI. Paul tarafından kutsanmış bir mekan. Küçük ama etkileyici bir taş yapı olan bu ev, çevresindeki yemyeşil doğayla birlikte mistik bir hava sunuyor. İçeri girip mum yakabilir, bahçede kısa bir yürüyüş yaparak huzurlu ortamın tadını çıkarabilirsin.
Selçuk Efes Müzesi: Efes Antik Kenti’ni gezdikten sonra, bu büyüleyici şehrin geçmişini daha iyi anlamak için Selçuk Efes Müzesi mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden biri. Antik dönemin izlerini taşıyan heykeller, kabartmalar ve günlük yaşam eşyalarıyla burası adeta bir zaman kapsülü gibi.
Ayasuluk Tepesi ve Aziz John Anıtı Müzesi: Aziz John Bazilikası bugün büyük ölçüde yıkılmış olsa da, hâlâ Bizans dönemi mimarisinin etkileyici izlerini taşıyor. Ayasuluk Kalesi, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde savunma amacıyla kullanılmış ve buradan tüm Selçuk manzarasını görmek mümkün.