Doğayla İç İçe, Nostaljik Bir Mimari
1967’de Türkiye’nin ilk resort oteli olarak kapılarını açan Martı Resort, zamanla sadece bir tatil noktası değil, Türk Rivierası’nın kültürel bir simgesi haline gelmiş bir otel. Otelde geçirdiğim her an, geçmişin izlerini taşıyan hikayelerini öğrendikçe zihnimde adeta bir zaman yolculuğuna çıktım. Yeşilçam filmlerine ev sahipliği yapmış olması bile başlı başına büyüleyici. Üstelik yelken ve rüzgar sörfünde ilkelere imza atmış bir yer burası.
Martı Resort’un beni en çok etkileyen yönlerinden biri, doğayla kurduğu uyum oldu. Daha ilk dakikada şehirden uzaklaştığınızı hissediyorsunuz. Palmiye ağaçları, begonvillerle çevrili yürüyüş yolları ve mis gibi bir hava… Her şey o kadar dengeli ve özenli ki kendinizi bir doğa tablosunun içinde gibi hissediyorsunuz.
Mimarisine gelince… Otelin yapısında 1960’lardan bugüne taşınmış zarif bir estetik hakim. Beton yerine taş duvarlar, ahşap detaylar, etnik dokular… Sanki modernleşmeye direnmiş gibi; geçmişin güzelliğini bugüne taşıyan, özgün ve karakterli bir mimarisi var. Bu da burada geçirdiğiniz zamanı sıradan bir tatilden çok daha fazlasına dönüştürüyor.
Martı Resort’ta olmak, sadece deniz kenarında vakit geçirmek değil; bir dönemin ruhunu solumak gibi. Ve bu his, insanın içini tarifsiz bir huzurla dolduruyor.



Sadelik ve Konfor Bir Arada
Bizim kaldığımız oda oldukça ferah, temiz ve huzur vericiydi. Abartıdan uzak, ama ihtiyacınız olan her şey elinizin altında. Balkonumuzdan hem havuz hem de deniz manzarasını görmek, sabah kahvemizi eşsiz bir atmosferde içmek unutulmazdı. Odanın sadeliği, doğayla uyum içindeydi ve bu da konforun ötesinde bir dinginlik hissi veriyordu.

Maviyle Bütünleşen Bir Tatil
Martı Resort’un en güzel yanlarından biri de denize sıfır oluşu. Plaj alanı çok geniş ve kalabalık hissettirmiyor. Şezlong bulma telaşı olmadan, sabah erken saatlerde denizin keyfini çıkardık. Kumsalın bakımı oldukça iyi; tertemiz ve doğal dokusunu koruyan bir yapıya sahip. Deniz ise berrak ve dingin. Bir yandan yüzüp bir yandan etraftaki dağ manzarasını izlemek insanın içini gerçekten ferahlatıyor. Plaj çevresinde sessizliğe saygı duyan bir atmosfer hakim; yüksek sesli müzik ya da koşturan kalabalıklar yok. Bu da doğayla baş başa kalmak isteyenler için büyük bir artı.
Tatilde Denge Sanatı
Tesisin en hoşuma giden yönü, dinginlik ve hareket arasında kurduğu denge. Hem çocuklu ailelerin hem de sakinlik arayanların konforla vakit geçirebileceği farklı alanlar, etkinliker oluşturulmuş. Özellikle sadece yetişkinlere ayrılmış restoran bölümü bu anlamda çok ince düşünülmüş. Otel pati dostlara da açık, kuralları dahilinde beraber konaklayabiliyorsunuz. Bahçesinde baktıkları kedilerle de bolca karşılaşıyorsunuz. Hem çocuklar hem yetişkinler için farklı zevklere hitap eden eğlence aktiviteleri var.



Özenli Bir Mutfak
Otelin restoranı da oldukça başarılıydı. Açık büfe kahvaltısı çeşitli, taze ve yöresel ürünlerle doluydu. Akşam yemeklerinde ise hem Türk hem de dünya mutfağından örnekler sunuluyor. Özellikle zeytinyağlı mezeler ve deniz ürünleri bizim favorimiz oldu. Ayrıca vegan ve vejetaryen seçenekler de sunuluyor.
Martı Resort bizim için sadece bir konaklama değil, adeta küçük bir zihin detoksu oldu. Doğayla uyumlu mimarisi, sakin ortamı, temiz plajı ve kaliteli hizmetiyle yeniden gelmek isteyeceğimiz nadir yerlerden biri haline geldi. Eğer Marmaris taraflarında sakin ama kaliteli bir tatil arayışındaysanız, Martı Resort’a mutlaka bir şans verin derim. Çevreyi gezmek isterseniz kendiniz veya rehberleri eşliğinde keşif de yapabilirsiniz. Marmaris’e gitmişken bir gününüzü tekne turuna ayırmanızı öneririm. Tüm Ege’de en güzel koyları orada görebilirsiniz.