Tarihi dokusunu yitirmemiş, romantik şehir Prag.. Hakkında ne kadar yazılsa, konuşulsa azdır..
Rapunzelin şatosunu andıran kuleleri, katedralleri, sarayları, meydanları, nehir üzerine sıralanmış köprüleri, yemyeşil tepelerden size göz kırpan kiliseleri ile sanki Ortaçağ’da yürüyormuşsunuz hissi uyandıran bir masal dünyası Prag.
Prag seyahatinizi Mayıs ya da Eylül aylarına planlayın. Hem hava ne soğuk ne çok sıcak, hem de çok fazla turist yok. Ancak bembeyaz karlar altındaki Prag şehri de ayrı bir güzel, ayrı bir romantik.
Bence en az 3 gün Prag şehrini keşfetmek için ideal. 1 gün eski şehir için, 1 gün Metronom, Charles Köprüsü ve Kale Bölgesi için, 1 gün ise Franz Kafka için ayırabilirsiniz.
Franz Kafka’nın Müzesi: Doğduğu ev, okuduğu okul, hayatını geçirdiği sokaklar, hayatında çok önemli etkisi olan annesi ve babası, aşkları, gittiği kafeleri hepsini bu müzeyi gezerken gördük, öğrendik… Sonra Kafka’nın zamanını geçirdiği, belki de önemli eserlerinin birkaç satırını karaladığı kafelerin izini sürdük. Doğru adres Cafe Savoy’du. Bu müze sonrası insan gezdiği, gördüğü yerlere daha anlamlı bakabiliyor.
Franz Kafka kadar Mozart da Prag şehriyle bütünleşmiş bir sanatçı. Mozart, 1787 yılında ünlü eseri Don Giovanni’nin Premiyeri’ni Prag’da gerçekleştirmiş ve kendisi yönetmiş. Prag için Mozart’ın yeri ayrı, Mozart’ta da Prag’ın yeri ayrı. Bu nedenle Prag’a geldiğinizde Mozart’ın ünlü eserinin Çek halkıyla bütünleşmiş kukla sanatıyla sahne almasına tanıklık edebilirsiniz.
Şehrin kalbindeki, Astronomik Saat’in önünde bekleyen tur rehberlerinden birinin peşine takılıp, yaklaşık 2,5 saat sokak, sokak gezdik. Gezi kitaplarından öğrenemeyeceğimiz çok güzel bilgiler edindik ve gerçekten çok keyif aldık. Size tavsiyem bu turlara katılmanız. Ücreti çok fazla değil. Kişiye bağlı. Tur sonunda gönlünüzden ne geçerse onu veriyorsunuz.
Sonraki gün ise sırada o ünlü, romantik Charles Köprüsü var. Köprünün üzerinde dolaştıktan sonra bu güzel köprüyü bir de yüksek bir tepeden görmeliyiz dedik ve Metronom’a çıktık. Metronom’da bulduğumuz manzara ise güneşin altında o kadar çok merdiveni tırmanmamıza değdi. Buraya muhakkak zaman ayırın. Öğleden sonra ise bir gün önceki rehberimizin eşliğinde Kale Bölgesi’ne çıktık. Kale Bölgesi ve içindeki Gotik Kilise yarım günlük bir aktivite.
Prag’da nerede kalabilirsiniz? Benim tavsiyem eski şehir Prag’dan, örneğin Charles Köprüsü’nün yakınlarından bir otel bulmanız yönünde olacak. Böylece metro kullanmanıza gerek kalmadan heryere yürüyerek ulaşabilirsiniz.
Eski şehir meydanının yakınındaki İtalyan restoranı olan Pasta Fresca’da kesinlikle yemek yemenizi öneririm. Sadece makarna çeşitleri, çok nefis salataları ve deniz ürünleri var. Şarap mönüsü de zengin. Mekanın eski bir mahzen oluşu da çok hoş.
Hem kahvaltıya hem mis gibi kahveye hem de kahveyle alakalı aksesuarlar alabileceğiniz Mama Coffee Prag’ın en’lerinden. Alt katından ‘to go’ kahvenizi alabilir, aydınlık ve geniş üst kattaysa uzun uzun kahve keyfi ya da kahvaltı yapabilirsiniz.
Son günümüzde, hadi bir sabah kahvesi içelim diye girdiğimiz Bakeshop‘da Fransız tipi kruvasan da var, Amerikan usulü bagel’da. Salataları da gram usulü alabiliyorsunuz, çimlere yayılıp yemelik.
Prag’ın en meşhur tatlısı ise; Trdelnik. Bir çubuğun etrafına sarılan tatlı hamuru, ızgara üzerinde döndürülerek pişiriliyor, şeker, ceviz ve vanilya sos ile servis ediliyor. Biz çok sevdik!
Şimdiden eğlenceli bir Prag seyahati planlamanız dileğiyle…
Author: Hande
http://www.handeledim.com Kişisel tarzımı, moda ve güzellik algımı, yaşam tarzı deneyimlerimi paylaştığım blogumu 2012 yılının Ocak ayında açtım. Deneyimlerimi blogumda bir nevi pinliyorum, handeledim ismi oradan geliyor
2018 Ağustos ayı itibariyle, yaklaşık 15 senelik çalışma hayatımı ardımda bırakarak, tam zamanlı olarak blogumun başına oturdum. Blog yazmak dışında, dijital mecralar için yazılı ve görsel içerik üretiyor, güzel markalarla güzel projeler üretmeye çalışıyorum.
Blog yazılarımda ve dijitalde birçok farklı noktada buluşmak üzere.