Tarihi binaları, hoş sohbet esnafı, her dönemin ruhunu taşıyan dükkanlarıyla İstanbul’un her geçen gün renklenen semti.
İstanbul’un en eski semtlerinden biri olan Çukurcuma’da nostaljik bir gün geçirmek için alın yanınıza fotoğraf makinenizi, giyin en rahat ayakkabınızı ve yola koyulun. Çukurcuma’yı dinlemeyi sakın unutmayın. Çünkü bu semtin size anlatacağı konular ve göstereceği yerlerin sayısı oldukça fazla. Eski binalara, eşyalara ve kent tarihine merakınız varsa, Çukurcuma’da bir zaman yolculuğu sizi bekliyor.
Antikacılarıyla meşhur semt şimdilerde vintage butikleri, sıcacık kafeleri ve galerileriyle İstanbul’un ilgi çekici noktalarından biri olarak biliniyor. Cihangir Firuzağa Kahvesi’nden aşağı doğru kıvrılarak hadi gelin gezelim Çukurcuma’yı.
Çukurcuma Antikacıları: İstanbul’da ikinci el eşya deyince akla gelen ilk yer Çukurcuma. Turnacıbaşı Sokak üzerindeki dükkanlarda hem eski hem de retro mobilya ve aksesuarları bulabilmek mümkün. Cihangir Antik’de ikinci el mobilya, cam eşya, mutfak eşyası ve pek çok dekoratif obje satılıyor. Tam karşısında, sokağın sağ tarafında yer alan 16 kapı numaralı küçücük dükkan ikinci el giysi satıyor. Yine, sol taraftan Cezayir Sokağı istikametine bağlanan Altıpatlar Sokak girişinde bir diğer küçük dükkan, hem en iyi ikinci el çantaları bulabileceğiniz hem de hasarlı çantalarınızı tamir ettirebileceğiniz bir yer. Sokağın sol tarafından ilerlemeye devam edince karşınıza Mozk Vintage çıkıyor. Oldukça geniş bir dükkan. Özellikle retro mobilya üzerine yoğunlaşan dükkanda, ikinci el giysi ve dekoratif objeler de var. Son derece iyi düzenlenmiş bu dükkanda gezinirken kendinizi zaman yolculuğuna çıkmış gibi hissedebilirsiniz. Mozk Vintage’ın kapı komşusu ise 15 kapı numaralı ve isimsiz bir dükkan. Burası özellikle cam eşya satıyor. Hem de kiralama yapıyorlar. İçeride göreceğiniz saydam yüzeylerin parlaklığı gözlerinizi kamaştıracak. Özellikle de murano camından yapılmış çanak, kül tablası vazo gibi objeler büyüleyici.
Masumiyet Müzesi: Yıllarca eşya biriktirdikten, vitrin kutularını tek tek hayal edip çizdikten sonra 2011 yılının bahar ve yazını tamamıyla müzeye adayan Pamuk, “5-6 aylık o zaman diliminde, yazmakta olduğum romana elimi sürmedim. Benim için müzenin maliyeti işte o vakittir.” diye sitem ediyor ve ekliyor: “Ama sonunda, bittiğinde, hayatımın en mutlu zamanını yaşadığımı da anladım. En büyük mutluluksa müzenin kitaptan bağımsız bir ruhu olması…” Her ne kadar müzede sergilenen eşyalar romanda anlatılan eşyalara denk düşse ve aslında kitap müzenin anayasası sayılsa da Pamuk’un da belirttiği gibi; kelime başka bir şey, eşya başka. Kitap okunsun okunmasın; içine dalınacak bir başka âlem var orada.Eğer bu muhteşem müzeyi ziyaret etmeyi düşünüyorsanız önce Orhan Pamuk’un harika kitabını okumanızı tavsiye ederim. Bu sayede müzeden çok daha etkilenmiş bir şekilde ayrılabilirsiniz.
49 Çukurcuma: Yüksek tavanı, eski tuğla duvarları, akşamları dışarıdaki renkli minderleri, Bozcaada şarapları, cam zeminden görülen mahzeni ve lezzetli pizzalarıyla, romantik bir akşam yemeği için iyi bir tercih. Bozcaada kahvaltısında oradan getirilen peynirler, reçeller, ada salçası kullanılıyor.
İpek Kundura: Tapet dansı ayakkabılarından, 20′li ve 30′lu yılların Lindy Hop dans ayakkabılarına, 50′lerin modası botları ve çok daha fazlasının olduğu bir dükkan burası. 20 yılı aşkın bir süredir ayakkabı üretiyorlar. Kullanılan malzemeler, gerçek deri, kösele, süet ve rugan. Bu dükkanın en güzel yanı ise; fabrikasyon değil bütün ayakkabıların el emeği sonucu ortaya çıkması.
Asri Turşucusu: Çukurcuma gezisi, Asri Turşucu’ya uğramadan tamamlanmış sayılmaz. Firuzağa’dan Çukurcuma‘ya inerken sol tarafınızda, vitrindeki renkli kavanozları, 50-60 yıl önceden kalma turşuları ve sıcacık atmosferiyle hemen ilginizi çekecek bir dükkan bulunuyor. Hepimizin asla izlemekten sıkılmayacağı filmlerden olan Neşeli Günler de burada çekilmiş.
Civan Bay Moda Evi: Çukurcuma’daki bu küçük dükkana adım atar atmaz bir zaman tünelinden geçmişcesine kendinizi bir anda her tarafında ayrı detaylara rastladığınız bir mekanda buluveriyorsunuz. İçeride sizi erkekler için tasarlanmış gömlek, pantolon, ceket, şort, pelerin, yelek, palto, takım elbise, papyon ve kravatlardan oluşan bir koleksiyon bekliyor. Civan‘da beğendiğiniz her parça ölçünüze göre size özel olarak dikiliyor.
Jacqueline Cookies: İçeri girip siparişlerinizi verdikten sonra kendinizi artık bir masal dinlemeye hazır gibi hissedeceğiniz bir yer Jacqueline Cookies. Burada yapılan kurabiyeler Belçika çikolatası, Madagaskar vanilyası, Batı Afrika kakaosu ve Avustralya’ya has makademya fındığı gibi doğal malzemelerle günlük olarak hazırlanıp en taze haliyle önünüze geliyor. Bu taze kurabiyelerin yanında bir de sütünüzü yudumlarsanız sizden güzeli yok! Misafirlerini tek seferlik deneyimin ardından müdavim yapan mekan, ismini ise tatlı mı tatlı hoş sohbet Jacqueline Teyze’den alıyor. Kurabiyeler nefis tamam ama burada ki sohbet muhabbet ve atmosferin de sevginize katkısı büyük oluyor.
Holy Cafe: Birçok kafenin yan yana dizildiği bu mahallede, Holy Coffee’nin beyaz dış yüzü Çukurcuma’nın dolandıran sokakları ve bohem mimarlığının arasında dikkat çekiyor. Düşünceye dalmış yaratıcı zihinler, keşfetmek, yeniden şarj olmak ya da kafa dinlemek için Holy Coffee’nin sıcak ve samimi ortamında buluşuyor. Buraya uğrayıp kahve içmeyi seviyorum. Ufak yerlerde gözden kaçan şeyleri bulduğum zaman hazine bulmuş gibi hissediyorum kendimi.
3rd Culture: Emre ve Zeynep Rende kardeşler tarafından kurulan 3rd Culture, farklı dünya kültürlerini aynı çatı altında toplayan bir tasarım mağazası. Afrika’da yaşamış ve dünyanın pek çok yerini gezmiş seyahat aşığı kardeşler, yılların birikimini 3rd Culture’da paylaşıyor. Gazeteci ve fotoğrafçı Emre Rende’nin hikayesini Hindistan’da çektiği portreler, kreatif direktör ve tasarımcı Zeynep Rende’ninkini ise Afrika kumaşlarından ilham alarak tasarladığı yastık, çanta ve lamba şapkaları yansıtıyor. 3rd Culture aynı zamanda ikinci el mobilyaları yeniden kaplayıp bakımdan geçiriyor.
Cuma Cafe: Tarih kokan atmosferini en iyi yansıtan kafelerden biri hiç kuşkusuz Cuma Cafe. Giriş kısmındaki açık alanı ve harika kahvaltı menüsü Cuma’yı güneşli pazar sabahlarının vazgeçilmez adresi yapıyor. Ev sıcaklığındaki bu kafe restoran, öğle yemekleri için de ideal. Menüsü oldukça geniş olan kafede zevkinize göre bir şeyler mutlaka bulabilirsiniz. Güzel bir kahve eşliğinde, kitap veya dergi okuyarak günün yorgunluğunu da atabileceğiniz bir yer.
Her gittiğimde farklı bir tarafını keşfettiğim Çukurcuma’da bakalım sizin favorileriniz nereler olacak? Bende bir sonraki rotam için keşfedilmeyi bekleyen yerleri bulmak ve fotoğraflar çekmek için sabırsızlanıyorum!